Sürdürülebilir Yaşam

Küresel Isınma
Sürdürülebilir Kalkınma
Sürdürülebilir Bina
LEED Sertifika Sistemi
Alınabilecek Tedbirler
Delmar Yapı Standartları

 

Yerküre yüzeyinin ortalama sıcaklığında yükselme küresel ısınma olarak ifade edilmiştir.1800'lerin sonlarından beri küresel ortalama sıcaklık 0,4 ilâ 0,8 derece C civarında arttı. Birçok uzmanın yaptığı hesaplara göre 2100 yılına kadar ortalama sıcaklık 1,4 ilâ 5,8 derece C daha artacak. Bu artış oranı geçmiş artış oranlarından çok daha fazla olabilir. Bilim adamları insan topluluğu ile doğal ekosistemin çabuk bir iklim değişimine uyum sağlayamayacağından endişe ediyorlar. Bir ekosistem özel bir bölgede, yaşayan organizmalardan ve fiziksel çevreden oluşur. Küresel ısınma çok miktarda zarara sebep olabilir.

Küresel Isınmanın Sebepleri
Klimatolojistler (İklim Bilimi konusunda çalışan bilim adamları) 1800'lerin sonlarından beri meydana gelen küresel ısınmayı analiz ettiler. Klimatolojistlerin çoğunluğu insanoğlu faaliyetlerinin ısınmanın çok büyük bir miktarından sorumlu olduğuna karar verdiler. İnsanoğlu faaliyetleri Yerküre'nin doğal sera etkisini arttırarak küresel ısınmaya katkıda bulunuyor.

Kızılötesi ışınların atmosfer tarafından tutulması "sera etkisi"olarak adlandırılmaktadır. Sera etkisi, güneş ışığını, gazları, atmosferdeki parçacıkları kapsayan bir işlemle Yerküre'nin yüzeyini ısıtıyor. Sera gazları, ısıyı dünyanın atmosferine hapseden gazlara verilen isimdir. (En zararlı sera gazı, karbondioksittir. Kyoto Anlaşması, karbondioksidin yanı sıra metan ve nitrus oksid gazlarının salınımını da düşürmeyi öngörüyor.)

Küresel ısınmaya katkıda bulunan ana insan aktiviteleri: fosil yakıtların yakılması (kömür, petrol ve doğal gaz) ve ormanların yok edilmesidir. En çok yakıt tüketimi: otomobillerde, fabrikalarda, elektrik santrallerinde meydana gelmektedir. Fosil yakıtlarının yakılması ile karbondioksit gazı (kimyasal formülü CO2) açığa çıkmaktadır. CO2 ısının uzaya çıkışını yavaşlatan bir sera gazı'dır. Ağaçlar ve diğer bitkiler besin üretmek için havadaki CO2'i fotosentez ile kullanırlar. Ormanların yok edilmesi, bitkiler tarafından yok edilen gaz miktarı oranını indirgeyerek ya da ölü bitki örtüsünün ayrıştırılması ile CO2' nin çoğalmasına katkıda bulunuyor.

Küresel ısınmanın etkileri
Sera gazları küresel ısınma ile birlikte iklim değişikliklerini de beraberinde getirmektedir. Bu gazlar dünyanın yüzeyini bir battaniye gibi sararak sera etkisine sebep olmaktadır. Sera etkisi yaratan gazların başında CO2 (Karbondioksit) gelmektedir. Bütün fosil yakıtlar CO2 karbondioksit üretmektedirler. Bu durum, dünyanın değişik yerlerinde kuraklığa neden olduğu gibi; sel, fırtına gibi doğal afetlere de neden olmaktadır. Küresel ısınma nedeniyle ısı arttıkça; buzullar ana kütleden koparak erimekte, bunun da yapılan hesaplara göre 2020 yılında denizlerin 1 metre civarında yükselmesine sebep olacağı belirtilmektedir.

Okyanus yaşantısına zararları
Küresel ısınmanın sonucunda okyanus yüzey suları ısınarak okyanus ekosisteminin stresini arttırabilir bunun sonucunda mercan kayaları zarar görerek ağarır. Mercan kayaları ağardığında onlara renk veren beslenmelerini sağlayan algealerini kaybederler. Mercanlar beyazladığında eğer su sıcaklığı düşmez ise ölürler. Sıcaklık artışı ile diğer deniz canlıları arasında hastalanmalar yaygınlaşır.

Doğal Yaşamdaki Değişimler
Hayvan ve bitkilerin doğal habitatlarında büyük değişimler oluşabilir. Pek çok tür halen yaşadıkları bölgelerde varlıklarını sürdürmekte zorluklar yaşayabilir. Örneğin pek çok bitki kış soğukluğunu yaşayamazsa çiçek açamaz. İnsanların doğada tahrip ettiği bölgeler artarak pek çok türler yok olmaktadır.

Kyoto Anlaşması
Küresel ısınma ve iklim değişikliği konusunda mücadeleyi sağlamaya yönelik Kyoto Anlaşması, Birleşmiş Milletler'in 1997 yılında Japonya'da düzenlediği çevre toplantısında katılımcı hükümetler tarafından kabul edilmiştir. Bu anlaşma, gelişmiş ülkelerin sera etkisi yaratan gazların salınımını 2008-2012 yılları arasında yüzde 5.2 düşürmelerini öngörüyor. Birleşmiş Milletler verilerine göre, 2001 yılı Mayıs ayı itibarıyla 84 ülke anlaşmayı imzaladı, 34 ülke de onayladı. Kyoto Anlaşması, karbondioksidin yanı sıra metan ve nitrus oksid gazlarının salınımını da düşürmeyi öngörmektedir.

Hükümetler, 1992 yılında Rio'daki "Dünya Zirvesi"nde iklim değişimiyle mücadele etme kararı almışlardı. Bu zirvede, Birleşmiş Milletler İklim Değişimi Çerçeve Anlaşması hazırlanmıştı. Çerçeve Anlaşması, gaz salınımlarını azaltmayı öngörüyordu, fakat bağlayıcılığı yoktu. Nitekim bu anlaşma sonrasında gaz salınımlarında küresel bir düşüş gözlenmedi.
Kyoto Anlaşması, BM İklim Değişimi Çerçeve Anlaşması'nın devamı niteliğindedir. Anlaşmayı imzalayan ülkelerin yüzde 55'inin parlamentoları tarafından onaylanırsa, bağlayıcılık kazanacaktır. En gelişmiş 39 ülkenin salınımlarını yüzde 5.2 düşürme yükümlülüğü vardır . Zaten Birleşmiş Milletler Çerçeve Anlaşması, küresel ısınmayla mücadelede en büyük yükümlülüğün gelişmiş ülkelerde olduğunu öngörmektedir.

Anlaşma, esnek mekanizmaları da içermektedir. Örneğin belirli oranda "salınım ticareti" yapılabiliniyor. Yani, bir ülke para karşılığında, az gaz salınımı olan bir ülkeden "gaz salınımı yapma hakkı" satın alabiliyor. Bir diğer yöntem de, ülkelerin, karbondioksit gazını "emen" ağaçlardan bol miktarda yetiştirmesidir. Bu durumda ülkelerin esnek mekanizmalardan yararlanıp gaz salınımlarını hiç azaltmaması da mümkün olup olmadığı halen tartışılmaktadır. Örneğin ABD, bu mekanizmalardan sonuna kadar yararlanıp hiç gaz salınımına gitmeden, az gelişmiş ülkelerden "salınım hakkı" satın almayı savunuyor. Fakat Avrupa Birliği ülkeleri, esnekliğin istismar edilmemesi ve bir sınır konması taraftarıdır.

Uluslararası Küresel Çevre Anlayışının Gelişim Kronolojisi

1962
Deniz biyoloğu Rachel Carson'ın 'Sessiz Bahar' (Houghton mifflin,Boston,MA) adlı eseri yayınlandı.
1967-69

Çevre Koruma Vakıfı (Environmental Defense Fund),Doğal Yaşamı Koruma Kurulu NRDC (Natural Resources Defense Council)
Dünya'nın Dostları (Friends of the Earth) kurumlarının kurulması

1968

Buckminister Fuller'in 'Dünya Uzaygemisi'(Spaceship Earth) adlı eseri basıldı.

1970
İlk defa Dünya Günü kutlandı.
1972

Birleşmiş Milletler (UN) İnsan ve Çevre Konferansı, 'Bir tek Dünya' Stokholm'de toplanarak BM Çevre Koruma Programı bildirisini yayınladı.

RIBA Konferansı 'Yaşamı Sürdürmek için Dizayn' (Design for Survival)

İngiltere'de Ecologist 'Yaşamı Sürdürme'nin Tasarısı'nı yayınladı

1973
Yaşamı tehdit altındaki türler için Petrol Ambargosu Hareketi
F.Sherwood Rowland ve Mario Molino klorofluorokarbon'ların (CFC), freon'da bulunan bileşiklerin atmosferin bazı bölümlerinde özellikle ozon tabakasında yırtılmaya sebep olduğunu gösteren araştırmalarını yayınladılar.
1974
Dünya Gözlem Enstitüsüte (Worldwatch Institute) kuruldu.
1975
Flora ve Fauna'nın Tehdit Altındaki Türleri konulu Uluslararası Kongresi toplandı.
1978
Birleşmiş Milletler (UN) Çölleşme Konferansı yapıldı
1979
İklim değişikliği ile ilgili Hava Kirliliğinin Uzun-Dönem sel Etkileri konulu Kongre ('Charney Raporu')
1980
Doğal Hayatı Koruma Birliği WCU (World Conservation Union) Küresel 2000 raporunu yayınladı.
1981
Prof. Arthur Bohan tarafından başlatılan 'Pasif ve Düşük Enerjili Mimari''nin ilk toplantısı yapıldı. (Pasif and Low Energy Architecture PLEA)
1982

Dünya Doğal Kaynaklar Enstitüsü kuruldu.

Birleşmiş Milletler (UN) Kongresi'nde Denizler Kanunu adaptasyonu yapıldı.

Birleşmiş Milletler (UN) Doğa Tüzüğü yayınlandı

1985
Dünya Meteoroloji Derneği (WMS), Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP)ve Uluslararası Bilim Birliği Konseyi (CSU) Avusturya'da toplanarak CO2 ve diğer sera gazlarının atmosferde Antarktika ozonu deliğine sebep olduğunu resmen bildirdiler.
1987
Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu (WCED) Montreal Protokolünde 'Ortak Geleceğimiz'(Bruntland Raporu, Oxford Yayınları) ile ozon tabakasını tehdit eden CFC'lar ve ACFC'lerin belirli bir süre içinde üretiminin bitirilmesini talep ettiler.Ozon tabakasının korunmasını içeren BM Montreal Anlaşması 16 Eylül 1987 yılında 24 ülke tarafından imzalanarak 1 Ocak 1989 yılında yürürlüğe girmiştir.
1989
Bazel Konferansında Kirleticilerin Sınır Aşan Taşınışının Kontrolü imzalandı.
1990
İngiltere'de Yapı Araştırma Kuruluşu Çevre Değerlendirme Metodu(Building Research Establishment Environmental Assessment Method -BREEAM) ve Yapı Araştırma Kuruluşu (Building Research Establishment-BRE)
1992
Dünya Zirvesi. Rio de Janerio'da Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı yapıldı. Konferans, 'atmosferdeki sera gazlarının yoğunluğunu iklimsel değişikliğe sebep vermeyecek seviyelere indirme' amacını taşıyordu.

İklimsel Değişiklikler Çerçevesinde Birleşmiş Milletler Anlaşması (UNFCCC) dünya liderleri tarafından imzalandı.

Biyolojik Çeşitlilik Anlaşması imzalandı.

Endüstrileşmiş ülkelerin sera gazlarının yayılmasını 1990 senesi seviyelerine çekmesi kararlaştırıldı.

1994

Küresel Çevre İmkânı (Global Environmental Facility-GEF) kuruldu

Kahire'de BM Nüfus ve Kalkınma Konferansı yapıldı.

BM Çölleşme ile Mücadele Anlaşması imzalandı.

1995

Dünya Ticaret Organizasyonu kuruldu.

Avrupa Birliği CFC'lerin üretimini durdurdu ve 2015 yılından itibaren ACFC'lerin üretimini yasakladı.

1996
Wackernagel, M. ve Ress'in Ekolojik İzlerimiz: Dünya'da İnsanın Tesirinin Azaltılması (Our Ecological Footprint:Reducing Human İmpact on the Earth) adlı eseri basıldı.
1997

Kyoto Protokolü Japonya'da İklimsel Değişiklikler Çerçevesinde Birleşmiş Milletler Anlaşması (UNFCCC) 140 ülkenin katılımıyla imzalandı.

Kyoto Anlaşması CO2 gazı ile birlikte CH4, (Metan), N2O (Nitrusoksid) gazlarının salışını da düşürmeyi önermektedir. Diğer istenmeyen gazlar ise sırasıyla PFC'ler(Perflorokarbon), HFC'ler (Hidroflorokarbon) SF6 (Sülfürhekzaflorür) gibi gazlardır. Bu anlaşma, gelişmiş ülkelerin sera etkisi yaratan gazların salımını 2008-2012 yılları arasında %5,2 oranında düşürmelerini önermektedir. 02 Mart 2007 tarihinde yapılan BM toplantısında, BM Genel Sekreteri Ban Ki-Moon; küresel ısınmanın dünyayı en az savaşlar kadar tehdit ettiğini savunarak ABD'yi bu konuda gerekli girişimlerde bulunmaya çağırmıştır. 77 ada devleti, suların altında kalma tehlikesi ile karşı karşıyadır. Zaten Kyoto Anlaşmasına giden süreci, bu 77 ülkenin girişimleri başlatmıştır. Bu anlaşmayı başta Avrupa Birliği ülkeleri olmak üzere 84 ülke imzalarken 35 ülkede onaylamıştır. ABD, Kanada, Japonya ve Avustralya; sanayilerini etkileyeceğini neden göstererek imzalamamışlardır. Ancak bu süreç içerisinde sürdürülebilir enerji kaynaklarını kullanma yönünde ciddi adımlar atmışlardır. Türkiye ise Kyoto Anlaşmasını 2009 yılında onaylayan ülkeler arasındadır.

1997
ISO 14040 Yaşam Döngüsü'nün Değerlendirmesi'nin (Life Cycle Assessment LCA) ana çerçevesi olarak ISO 14000 (Çevresel İdare) standartları serisinin uluslar arası bölümünün bir parçası oldu.
2000
İnatçı Organik Kirletenler (Persistent Organic Pollutants POP) ile ilgili Stockholm Anlaşması imzalandı.
2001

Amerikan Ekolojik Binalar Konseyi /USGBC US Green Building Council) Enerji ve Çevresel Tasarımda Liderlik LEED (Leaderhip in Energy and Environmental Design) sertifikası sistemini oluşturdu.

LEED sertifikası ekolojik bina değerlendirme sistemidir. Yapıların sebep olduğu çevresel etkilerin fark edilmesi, müşteri bilincinin arttırılması, yapı malzemeleri ve yapı sektörünün değişimi için tüm yapı uygulamalarını kapsar ve ortak bir standart oluşturur.

2002

Johannesburg'da Sürdürülebilir Çevre için Dünya Zirvesi yapıldı.

İklimsel Değişim Yönetimi Çerçevesinde Birleşmiş Milletler Kongresi toplandı. (Yeni Delhi)

2003
Kyoto Protokolü yürürlüğe girdi.(ABD'nim katılımı olmaksızın)
2004
Rusya Kyoto Protokolünü imzaladı.
2012
Kyoto Protokolü'nün süresinin bitiş tarihi.